Miras Ortaklığı Nedir? Türk Medeni Kanunu m.640’a göre, birden çok mirasçının bulunduğu durumlarda mirasın geçmesiyle birlikte paylaşılmasına kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Bu ortaklığa miras ortaklığı denir.
Miras ortaklığı kanundan doğan bir ortaklık türüdür. Miras ortaklığına kanuni ve atanmış olmak üzere tüm mirasçılar dahildir.
Miras Ortaklığının Giderilmesi Davası Nedir?
Miras ortaklığında elbirliği mülkiyeti hükümleri uygulanır. Türk Medeni Kanunu’nun 701.maddesine göre; Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır denmektedir. Yani elbirliği mülkiyetinde her bir mirasçı malların tamamı üzerinde hak ve borçlara sahip olur. Her bir mirasçının müstakil olarak belirli mallar üzerinde hak ve borçları yoktur. Bu durum ancak dava yoluyla, elbirliği mülkiyetin paylı mülkiyete çevrilmesi veya paylaşmanın istenmesi şeklinde değiştirilerek her bir mirasçının müstakil hak ve borçlarının oluşmasını sağlar.
Bu hususa değinmişken elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete çevrilmesi davası üzerinde duralım. Bu dava ile terekede bulunan taşınır ve taşınmaz mallar üzerinde halihazırda geçerli olan mülkiyet ilişkisi sonlandırılır ve bireysel olarak herkesin belirli bir mal üzerinde hak sahibi olduğu mülkiyet ilişkisine geçilir. Mirasçılardan bir veya birkaçı bu davayı açabilir ancak davada veraset ilamında mevcut olan tüm mirasçılar bulunmalıdır. Türk Medeni Kanunu 644.maddesine göre; bir mirasçı, terekeye dahil malların tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesi isteminde bulunduğu takdirde sulh hâkimi, diğer mirasçılara çağrıda bulunarak belirleyeceği süre içinde varsa itirazlarını bildirmeye davet eder. Elbirliği mülkiyetinin devamını haklı kılacak bir itiraz ileri sürülmediği veya mirasçılardan biri belirlenen süre içinde paylaşma davası açmadığı takdirde, istem konusu mal üzerindeki elbirliği mülkiyetinin paylı mülkiyete dönüştürülmesine karar verilir.
Paylaşmanın istenmesi hususunda ise, Türk Medeni Kanunu’nun 642.maddesine göre; Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır.
Paylaşmanın derhal yapılması durumu, malın veya terekenin değerini önemli ölçüde düşürüyorsa sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir.
Miras Ortaklığının Giderilmesi Yargıtay Kararları
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2014/13185 E. , 2015/7202 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 16.05.2012 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 30.04.2014 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı … vd. Vekili ve davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava konusu 42 ada 20 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki 4, 5, 6, 7 ve 10 numaralı bağımsız bölümlerin maliki muris …..’nun vefatıyla davalılar ile birlikte dava konusu taşınmazlar üzerinde elbirliği ile taşınmazlara malik olduklarını taşınmazlar üzerindeki ortaklığın satış suretiyle giderilmesini talep etmiştir.
Bir kısım davalılar cevap dilekçelerinde aynen taksim suretiyle ortaklığın giderilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmiştir.
Hükmü bir kısım davalılar temyiz etmiştir
Dava ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 642. maddesine göre; “Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hakim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır…”; 650. maddesinde ise; “Mirasçılar, tereke mallarından mirasçı veya ortak kök sayısınca pay oluştururlar. Anlaşma olmazsa, mirasçılardan her biri, payların oluşturulmasını sulh mahkemesinden isteyebilir. Payların oluşturulmasında hakim, yerel adetleri, mirasçıların kişisel durumlarını ve çoğunluğun arzusunu göz önünde bulundurur. Payların özgülenmesi mirasçıların anlaşması uyarınca yapılır. Buna olanak bulunmazsa kur’a çekilir.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükümlerden açıkça anlaşılacağı üzere hakim, miras yoluyla intikal eden terekenin tamamı ve terekedeki malların her birini gözönünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamını bir mirasçıya vermek suretiyle paylaştırma yapabilir.
Kanun koyucunun bu düzenlemedeki amacı öncelikle aynen paylaştırma isteyen mirasçılar arasındaki paylaşma konusundaki ihtilafın en uygun biçimde çözümlenmesi ve taşınmazların değerleri arasında fark bulunması halinde, gerektiği takdirde para ödetmek yoluyla denkleştirmenin sağlanmasıdır. Ayrıca payların özgülenmesinde mirasçıların anlaşması asıl olup anlaşamazlarsa kura çekilecektir.
Bu yolla aynen paylaştırmayı gerçekleştirme olanağı olan mahkemenin mirasçıları satışa zorlayacak bir yöntemi benimsemesi olanaklı olmadığı gibi açıklanan yasal düzenlemelere de aykırıdır.
Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın tapu kaydı incelendiğinde, kat mülkiyeti kurulu binada mesken niteliğinde 5 adet bağımsız bölümün tarafların murisi ….. adına kayıtlı olduğu görülmektedir. …. Sulh Hukuk Mahkemesinin 08.07.2011 tarihli 2011/745 Esas, 2011/722 Karar sayılı mirasçılık belgesine göre de muris …..’nun mirasının eşit pay şeklinde çocukları olan davacı ve davalılara kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilirkişi raporunda her bir bağımsız bölümün eşit şekilde 102.253.12’şer TL değerinde olduğu belirtilmiş ise de bir apartmandaki beş adet dairenin değerinin birbirine eşit kabul edilmesi eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu nedenle aynen paylaştırılması istenen 5 adet bağımsız bölüm ve bunları paylaşacak beş mirasçı bulunduğuna göre yukarıda belirtilen ilke ve esaslar doğrultusunda tarafların bağımsız bölümlerin aidiyeti konusunda kurasız uzlaşmaları halinde her mirasçıya bir adet bağımsız bölüm isabet edecek şekilde ortaklık giderilmeli, bu konuda taraflar arasında uzlaşma sağlanamaz ise mahkemece değer tespiti yaptırılarak ivaz ilavesi suretiyle her bir bağımsız bölüm bir mirasçıya isabet edecek şekilde kura çekimi yoluna gidilerek, kura sonucunda kendisine daha kıymetli taşınmazlar isabet eden tarafa ivaz bedeli farkını hükümden önce depo etmesi için uygun bir süre verilmeli, depo edildiği takdirde taksim suretiyle ortaklık giderilmeli, depo edilmediği takdirde aynı hak diğer mirasçılara tanınmalı, tarafların ivaz bedelini kesin süre içerisinde depo etmemesi durumunda ise şimdiki gibi satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmelidir.
Mahkemece, değinilen hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 29.06.2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2010/7462 E., 2010/20692 K.
“İçtihat Metni”
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1-Evlilik birliği, kocanın 07.01.2007 tarihinde ölümüyle kendiliğinden sona erdiğine göre, konut üzerinde hak sahibi olan kocanın artık tasarrufta bulunma imkanı kalmamış; tapu kütüğüne Türk Medeni Kanununun 194/3. maddesi gereğince konutla ilgili şerh konulmasının hukuki sebebi ortadan kalkmıştır. Mahkemece verilen ret kararı şerh isteği yönünden bu sebeple sonucu itibariyle doğrudur. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları açıklanan sebeple yerinde görülmemiştir.
2-Davacı, taşınmazın tapu kütüğüne “aile konutu şerhi” konulması isteği yanında, bu konut üzerinde kendisine miras hakkına mahsuben mülkiyet, bunun kabul edilmemesi halinde intifa veya oturma hakkı tanınmasını da talep etmiştir. Bu talep Türk Medeni Kanununun 652. maddesine dayanmaktadır. Türk Medeni Kanununun 652. maddesinde yeralan, tereke malları arasında bulunan eşlerin birlikte yaşadığı konutun veya ev eşyasının sağ kalan eşe miras hakkına mahsuben özgülenmesi, paylaştırma niteliğinde olup, o mal üzerindeki mirasçıların “elbirliği” şeklindeki ortaklığının izalesi sonucunu hasıl eder. O nedenle Türk Medeni Kanununun 652. maddesine dayanan isteklerde görevli mahkeme, paylaşma isteklerindeki görev kurallarına göre belirlenmelidir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştınlmasına karar verilmesini Sulh Mahkemesinden isteyebilir. (TMK. m. 642) Taşınır ve taşınmaz mal veya hakkın paylaştırmasına ve ortaklığın giderilmesine ait davalarda Sulh Hukuk Mahkemesi görevlidir. (HUMK. m. 8/II-2) Açıklanan yasal hükümler karşısında Türk Medeni Kanununun 652. maddesine dayalı özgüleme isteklerinde görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzeninden olup, davanın her aşamasında, ileri sürülebileceği gibi, mahkeme de kendiliğinden görevli olup olmadığına karar verir. (HUMK. m. 7/1) Gerçekleşen bu hukuki duruma göre, özgüleme isteği yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi doğru bulunmamıştır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple (BOZULMASINA), aile konutu şerhi konulmasına ilişkin talebin reddi yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple doğru olmakla verilen ret kararının bu yönüyle (ONANMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
8. Hukuk Dairesi 2014/5677 E. , 2014/14501 K.
“İçtihat Metni”
Uygulama açısından TMK’nun 240 ile aynı Kanun’un 652. maddesi arasında ortak bir yön bulunduğu ve ortak bir konuyu düzenledikleri görülmekle birlikte aralarında bazı farklar da bulunmaktadır. TMK’nun 240. maddesine göre, mal rejimi ölüm nedeniyle sona erdiğinde, sağ kalan eşin bu rejimden kaynaklanan ayni hakkını düzenlemektedir. Yani edinilmiş mallara katılma alacağı karşılığında mülkiyet hakkının tanınmasını öngörmektedir. TMK’nun 652. maddesinde ise, eşler arasındaki mal rejimi ne olursa olsun, sağ kalan eşin, tereke malları arasında yer alan konut veya konut eşyası üzerinde mirastan kaynaklanan ayni hakkını düzenlemektedir. TMK’nun 240. maddesi gereğince sağ kalan eşin, konut ve ev eşyası üzerinde ayni hak isteğinde bulunabilmesi için bazı koşulların varlığı aranmaktadır. Örneğin, eşler arasında katılma rejiminin bulunması, katılma rejiminin ölüm nedeniyle son bulması, sağ kalan eşin olması, sağ kalan eşin katılma alacağının doğması ve sağ kalan eşin ayni hak talep etmesi gibi koşulların gerçekleşmesi gerekmektedir. TMK’ nun 652. maddesi
gereğince, sağ kalan eşin konut ve konut eşyası üzerinde ayni hak istemesinin koşulları ise; ölüm olması, sağ kalan eşin varlığı ve mirasçı olması, tereke malları arasında eşlerin birlikte yaşadıkları konut veya konut eşyasının bulunması ve sağ kalan eşin konut veya konut eşyasında ayni hak talep etmesi gibi koşullar öngörülmektedir.
Görüldüğü gibi, TMK’nun 240 ve 652. maddeleri görünürde ortak yönleri bulunduğu halde uygulama alanları ve aranan koşullar açıklandığı gibi farklıdır. Katılma alacağı ya da değer artış payı alacağı yok ise, mülkiyet hakkının tanınması TMK’nun 240. maddesi gereğince istenemez. TMK’ nun 652. maddesine dayanan ölüm halinde ise, mal rejimi türü ne olursa olsun, konut ve konut eşyası üzerinde sağ kalan eşin ayni hakkı tanınmıştır. TMK’nun 240. maddesinde yer alan benzer hüküm TMK’nun 255 (paylaşmalı mal ayrılığı rejimi) ve 279. (mal ortaklığı rejimi) maddelerinde öngörülen mal rejimlerinde de yer almıştır. Diğer bir deyişle sağ kalan eşin TMK’nun 240. maddesi gereğince mülkiyet hakkını talep edebilmesi için bu rejimin tasfiyesi sonucunda ölen eşten alacaklı olması koşuluna bağlıdır. Aksi halde bu hakkı talep etmeyecektir. TMK’nun 652. maddesinde, böyle bir koşul söz konusu olmayıp miras hakkı karşılığında mülkiyet hakkının tanınması istenilmektedir.
Bundan ayrı; davacı vekili TMK’nun 652. maddesi uyarınca miras payına ilişkin olarak taşınmazın vekil edenine özgülenmesini istemiştir. Mahkemece tarafların taşınmaz üzerindeki miras payları belirlenmek suretiyle, taşınmazın davacı adına tesciline, davalılara ait miras payından kaynaklanan ve mahkeme veznesine depo edilen 22.500 TL’nın davalılar ödenmesine karar verilmiştir. Sağ kalan eşin miras bırakanın terekesinden olan alacağına mahsuben taşınmazın kendi adına özgülenmesi (TMK.nun 652.md) talebine ilişkin davada görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesidir. Mahkemece bu maddeye dayalı istek yönünden davanın tefrik edilerek görevli ve yetkili Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerekirken görevsiz mahkemece karara bağlanması doğru görülmemiştir.
Davacı vekili ile davalılar vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, her iki tarafın temyiz itirazları kabul edildiğinden Yargıtay duruşmasına gelen taraflara vekalet ücreti takdirine yer olmadığına taraflarca HUMK’nun 388/4.(HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın davacıya, 55,70 TL harcında davalılara iadesine 08.07.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.